*CaDaLoz_* Admin
Mesaj Sayısı : 2036 Nerden : Osmaniye Kayıt tarihi : 26/04/08
| Konu: Ahlak,Adalet,Saadet = Türk Milleti Çarş. Mayıs 07, 2008 11:05 am | |
| Ünlü Arap seyyahı El Cahiz'in kısaca "O, tek başına bütün bir cemiyyyet demektir" diye özetlediği Türk insanı; bir ahlak, namus ve dürüstlük abidesi olarak dosta da düşmana da kendisini kabul ettirmiştir. Bu konuda ciltler tutacak sayısız örnekler var ama birkaç misal vermekle yetinelim. İstanbul'a gelip bir süre inceleme yaptıktan sonra 1855 yılında Paris'te "La Turguie actuelle" isimli eserini yayınlayn A. Ubicini, eserinin bir yerinde şunları yazıyor: "Bu muazzam başkentte bulunan dükkan sahipleri, hekesçe bilinen namaz saatlerinde dükkanlarını açık bırakıp giderler, Yine aynı şekilde evlerin kapıları rasgele bir mandalla kapatılır ama senede üç dört hırsızlık olayı bile olmaz. Halkı gennelikle hristiyanlardan oluşan Galata ve Beyoğlu'nda ise hırsızlık ve cinayet olaylarının duyulmadığı gün yoktur. İstanbul dışında da durum aynıdır. Son günlerde Daily News Gazetesi'nde yayınlanan mektubunda bir İngiliz seyyahının anlattığı şu hatırayı lütfen okuyun: 'Bugün kendi eşyamla yol arkadaşım olan eski bir Macar zabitinin eşyasını nakletmek üzere bir köylünün yük arabasını kiraladım. Sandıklar, por-mantolar, denkler, paltolar, kürkler, atkılar... hep açıkta duruyordu. Buralarda yatak olmadığı için gece üstüne uzanmak üzere biraz kuru ot satınalmak isteyince; son derece nazik bir Türk bana yardımcı olmak istedi. Köylü de öküzlerini koşumdan çıkarıp bütün eşyamızla birlikte sokağın ortasında bıraktı. Onun uzaklaştığını görünce, "Burada birisi kalmalı", dedim. Yanımdaki Türk hayretle sordu: - Niçin? - Eşyalarımızı beklemek için! - Aa! Ne lüzumu var? Eşyalarımızı bir hafta gece - gündüz burada kalsa bile dokunan olmaz! Bu söze güvendim ve gittik... Dönüşümüzde her şey yerli yerinde duruyordu... İşte bu olay, bütün Londra kiliselerinin kürsülerinden hristiyanlara ilan edilmelidir. İnanıyorum ki o zaman bazıları rüya gördüklerini zannedeceklerdir.. Artık uykularından uyansınlar!.." Bu konuda değişik milletlere mensup çok sayıda yazar, tarihçi ve diplomat cilt cilt kitap yazmış, yüzlerce binlerce örnek vermiş. Onlar arasında bir seçim yapmak ve tercihte bulunmak oldukça zor. Çünkü hepsi birbirinden güzel ve ibretlerle dolu. İşte, rasgele vereceğimiz bir örnek daha... A. L. Castellan, 1811 yılında yayınladığı Letters sur la Grece I'Hellespont et Constantinople isimli eserinde şöyle bir olay anlatıyor: "Dostlarınızdan biri, içinde 1000 kuruş bulunan bir torba ile İstanbul'da Beyoğlu'na doğru yola çıkar. (Daha önceki verilen fiyat listesine bir daha göz atılacak olursa, o zaman için 1000 kuruşun ne kadar önemli bir para olduğu anlaşılır) Tophane iskelesine çıkarken torba yırtılır; Paralar dökülüp rıhtımın üstüne dağılır ve hatta bazıları denize yuvarlanır. Halk hemen oraya üşüşür; herkes bulabildiği kadar toplar. Para torbasının sahibi onların bu hareketlerini büyük bir endişe içinde takip eder; toplanan paraların getirilip deniz kenarında kalan torbaya konduğunu görünce içi biraz ferahlar, Derken, kayıkçılar suya dalıp denizin dibine gitmiş olan kuruşları çıkarmaya başlarlar. Avrupalı dostumuz bütün bunlara karşı cömertlik yapmak ister isterse de onlar 'vazifelerini yaptıklarını' söyleyerek verdiği parayı almazlar her biri bir tarafa çekilir giderler. Zaten o kadar çok insana bahşiş yetiştirmek de mümkün değildir. Dostumuzun şaşkınlığı süreken orada bulunan hamallardan biri torbayı alır ve dostumuzun evine götürür. Adam orada hemen parasını sayar ve görür ki, 1000 kuruşu tamı tamına durmaktadır! Gözlerine inanamaz; bir daha sayar... Hayret!.. Bir kuruş bile eksik değildir." A L. Castellan bunları yazıyor ve soruyor: "Halkın en fakir tabakasındaki incelik ve zarâfetin bu derecesi acaba yalnız Türklere mi münhasırdır?" Siz ne dersiniz? | |
|