-İsâ (a.s. ) zamanında biri vardı. Cimri olduğu için kendisine "Mel'un" diyorlardı.
Günün birinde ona askere gidecek birigeldi, şöyle dedi:
-Ey Mel'un, bana silaha benzer bir şeyler ver onunla savaşayım.Sen de ateşten kurtulursun.
Mel'un bu sözlere karşı yüzünü çevirip gitti, bir şey vermedi. Askere gidecek adam dönüp giderken Mel'un pişman oldu, onu geri çağırdı. Kılıcını ona verdi.
Savaşçı, kılıcı ile giderken, yetmiş yıllık bir abitle İsâ (a.s )onu karşıladı. İsâ (a.s. ) sordu:
-Nereden aldın bu kılıcı?
-Bunu bana Mel'un verdi, deyince İsâ (a.s. ) sevindi. Onun verdiği bu sadaka kendisini ferahlattı. Mel'un kapısının önünde oturuyordu ki, İsâ (a.s. ) ile o âbit oradan geçti.
Mel'un çinden şöyle dedi:
-Kalkıp, Îsâ'nın ve âbidin yüzlerine bakayım. Yüzlerine bakarken abit şöyle dedi:
- Bu mel'unnun cimrilik ateşi beni sarmadan çabuk gideyim, ondan kaçayım. O sırada AllahuTeâlâ , Îsâ (a.s. )'ya şöyle vahyetti:
-Şu günahkar kuluma söyle! Kılıç sadakası için onu affettim, sana hürmet ve sevgi gösterdiği için de bağışladım.
Hz. Îsâ (a.s )âbide, dedi ki:
- O, senin cennette arkadaşındır.
Âbit buna karşılık şöyle dedi:
-Vallahi, onunla olacağıma cenneti istemem. Onun gibi bir arkadaş da istemiyorum. Bunun üzerine Îsâ (a.s. )'ya şu vahiy geldi:
-O, benim hükmüme razı olmadı. Kulu da hor gördü. Onu, cehennem ehlinden biri kıldım.
Onun cennetteki dereceleriyle hor gördüğü cimri kulumun cehennemdeki derecelerini birbirleriyle değiştirdim. Cennetteki yerini de o kuluma verdim. Kendisi de kulumun cehennemdeki yerine gidecek.
Ebû Hüreyre (r.a. ), Resûlüllah (s.a.v. )'ın şöyle buyurduğunu anlattı:
- "Sema kapılarından bir melek şöyle seslenir:
-Kim bugün borç verirse, yarın karşılığını bulur.
Bir başka melek ise, şöyle seslenir:
- Ölüm i,çin doğunuz; yıkım için yapınız."