R*A*D*Y*O***E*Y*L*U*L
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

R*A*D*Y*O***E*Y*L*U*L


 
AnasayfaradyoeylulGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Tarihten ruyalar;

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
RaDYoEyLuL
Admin
Admin
RaDYoEyLuL


Mesaj Sayısı : 777
Kayıt tarihi : 11/02/08

Tarihten ruyalar; Empty
MesajKonu: Tarihten ruyalar;   Tarihten ruyalar; Icon_minitimePtsi Nis. 28, 2008 7:43 pm

Atatürk'ün Rüyaları

ANNESİNİN ÖLÜMÜNÜ RÜYASINDA GÖRMESİ Atatürk bir sabah yatağından endişe içinde kalktı.Bir rüya görmüştü ve bu rüya canını çok sıkmıştı.Atatürk bu rüyayı şöyle nakletmiştir.” Arazide dolaşıyoruz. Her taraf yemyeşil, çayır çimen. Birden bire bir sel geliyor, annemi alıp götürüyor.”

Bu rüyanın akabinde acı haber, kısa bir süre sonra yaveri Salih'in yolladığı şifreli telgraf ile gelir. Atatürk telgrafın şifreli olduğunu görünce hemen " Annem öldü değil mi " der.”


SALİH BOZOK ‘UN İNTİHAR EDECEĞİNİ RÜYASINDA GÖRMESİ

Salih Bozok Atatürk'ün yaverliğini yapmıştı. Atatürk sağlığında onunla ilgili gördüğü rüyasını Salih Bozok'a anlatmıştı:

"Büyük bir otelin salonunda oturuyormuşuz. Yanımda sende varmışsın. Salonun bir köşesinde bilardo masası varmış. Masanın başında, arkası bize dönük olan bir zat oturuyor. Tam bu sırada odanın kapısı açıldı ve iri yarı 30 kadar adam içeri girdiler. Bunlardan biri eline bilardo masasından bir ıstaka alarak masanın önünde oturan benim teşhis edemediğim zatın omzuna bütün kuvvetiyle indirmeye başladı.

Omzuna vurulan zat ayağa kalkarak, kendini müdafaa etmekte ve "Bana niye vuruyorsun" diye hiddetle haykırmaktayken, Salih bana göz ucu ile ne yapmak lazım gibisinden baktın. Ben sana sakın kıpırdama manasına gelen bir işaretle sükunete davet ettim. Bu sırada eli ıstakalı adam, bize doğru yaklaşarak karşımızda tehditkar bir vaziyet aldı.

Bu sefer Salih sen yine müdahale etmek istedin. Ben sana sus işareti verdikten sonra, o azılı adama dönerek

"Sen kimsin ne istiyorsun" diye sordum.

Adam bu suale cevap vereceği yerde, cebinden bir tabanca çıkartarak iki kurşun sıktı. Biri bana, öteki sana. Sonra adam bize "Kalkın dans edelim" emrini verdi. İkimizde kalkıp onun huzurunda dans ettik."

Bilindiği gibi Atatürk'ün ölümünden sonra Salih Bozok tabancasıyla intihar etmiş ancak kurtarılmıştır.


ATATÜRK’ÜN GÖRDÜĞÜ SON RÜYA

26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsızlığı ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştı. Prof. Afet İnan, olayı şöyle anlatıyor:

O geceyi rahatsız geçirdi. İlk komayı o zaman atlatmıştı. Ertesi sabahki açıklamasında :

"Demek ölüm böyle olacak" diyerek uzun bir rüya gördüğünü anlattı.

Salih'e söyle, ikimiz de kuyuya düştük, fakat o kurtuldu" dedi.

Atatürk'ün burada "kuyuya düşme" sembolü ile gördüğü rüya vizyonu, kendisinin de söylediği gibi ölümünün habercisiydi. Salih Bozok'un kuyudan kurtulması ise, Atatürk'ün vefat ettiği gün, buna çok üzülen Salih Bozok'un intihar etmesi sonucu kurtarılmasını simgeliyordu...

Bu Atatürk'ün gerçekleşen son rüyasıydı...


Evliya Çelebi

"SEYAHAT YA RESULALLAH!"

Evliya Çelebi, 1611-1682 yılları arasında yaşamış ve dünyanın çeşitli yerlerini dolaşarak gezip gördüklerini ve hakkında bilgi topladığı şeyleri "Seyahatname" adlı muazzam eserinde toplamış bir şahsiyettir. Babasının sarayda bulunduğu dikkate alınırsa, pekala yüksek rütbelere nail olabileceği halde sevimli ve pek zeki tavrıyla buna iltifat etmemiştir. Küçük yaşlardan itibaren gezip görmeye karşı muazzam bir heves beslemiş, fakat ebeveyninden izin alamadığı için bunu gerçekleştirememiştir.

Henüz gençlik çağlarındadır. Bir gece bir rüya gördüğünü, eserinin başında nakleder. Rüyasında, İstanbul' da Yemiş İskelesi civarında Ahi çelebi Camiindedir. Orada muazzam bir cemaat vardır. Dikkat eder, Peygamber Efendimizi (a.s.mTarihten ruyalar; Smile_old baş tarafta görür. Dört sadık halifesi ve diğer ashabı da hep oradadırlar. Topluluk muhteşem bir tablo arzetmektedir. Kapıdan içeri giren Çelebi, bir türlü ileriye gitmeye ve ziyarete cesaret edememektedir. Mecliste sohbete devam edilirken kapıda bir zat görür ve sonra "Korkma yavrum, benimle gel. Peygamber Efendimizi (a.s.mTarihten ruyalar; Smile_old ziyaret et." der. Fakat Evliya Çelebi, bu kalabalık karşısında adeta çakılıp kalmıştır. Bir adım dahi ileri atamamaktadır. Su dağıtan bu zat, onun elinden tutar, safları yavaş yavaş geçerler.Çelebi'nin nefesi sanki kesilir duruma gelmiştir. Yaklaşırlar. Fahr-i Kainat Efendimizi ziyaret eder. Oraya gidinceye kadar aklında hep şefaat dilernek arzusu vardır, fakat heyecandan bunu unutur. "Şefaat ya Resulallah!" diyecek yerde "Seyahat ya Resulallah!" der. Cenab-ı Peygamber, gülümseyerek seyahatini müjdeler.

Çelebi, uyandığı zaman, son derece mesrur, fakat heyecandan ter içindedir. Artık büyük kapıdan izin çıktığına göre, elbette küçük kapılar müsaade edecektir. Böylece, 70 yaşına kadar sürecek ve çeşitli tehlike, sıkıntı ve hadiseler geç irmesine rağmen vazgeçmeyeceği seyahati başlar.


YAVUZ SULTAN SELİM

Bir gece yatağımda uyuyakalmışım. Sabah namazını kıldıktan sonra hizmetlerine koştum.

-Bu gece görünmedin, ne işteydin? diye sordular.

Birkaç gecedir uykusuz kaldığım için, bu gece gaflete geldiğimi ve hizmetlerinden mahrum olduğumu özürle beyan ettim.

-İmdi, ne düş gördünse beyan eyle, buyurdular.

-Arza kabil bir düş görmedim, diye cevap verdim. Tekrar buyurdular ki:

-Bu ne sözdür?

Bir geceyi tamamen uyku ile geçiresin de, bir vakıa görmeyesin. Herhalde görmüştür. Başka vadide biraz konuştuktan sonra tekrar bana dönerek:

-Abes söyleme. Herhalde bu gece bir vakıa görüşmüştür. Söyle gizleme! dedi.

Her ne kadar düşündümse de görmüş olabileceğim bir şey aklıma gelmedi. İşe yarar bir şey görmediğime yemin ettim.

Sultan, mübarek başlarını sallayarak hayret gösterdiler. Ben de "sebebi ne olabilir?" diye hayret ettim. Hemen sonra Kapuağası ' nın dairesine bir iş için beni gönderdiler. Oraya vardığımda gördüm ki Hazinerdar başı Mehmet Ağa, Kilercibaşı, Sarayağası ve Kapuağası Hasan Ağa adetleri üzerine otururlar. Ama kapuağası Hasan Ağa düşünceli ve şaşkın bir vaziyette başını öne eğmiş, gözleri yaşlı, olarak oturuyordu. Bu zat esasında, sessiz hallerine benzemiyordu. Bir kimsenin vefat etmiş olduğunu zannettim.

-Ağa hazretleri kalbiniz gamlı, gözünüz yaşlı görünür. Sebebi ne ola? dediğimde,

-Hayır bir şey yok, diye gizlemesi üzerine Hazinedarbaşı:

-Kardeş, Ağa'ya bu gece bir vakıa olmuş da o uykunun sarhoşluğundadır., dedi.

Bunun üzerine:

-Allah için haber verin, padişahımız elbette vakıa görmüşsündür, söyle diye bu benden anlatmamı istediler. Herhalde zorlama asılsız değildir. İyi armağandır anlatınız dedim. Rüyayı nakletmesi için ağayı sıkıştırdık. Ağa utanma hissi ağır basan bir şahıs olduğundan anlatmaktan kaçındı ve:

-Benim gibi yüzü kara günahkarın ne rüyası olur ki padişahın huzurunda anlatmaya değsin, kerem edin bana bu teklifte bulunmayın, dedi. Biz sıkıştırmaya, o da vazgeçirmek için yalvarmaya devam etti. Nihayet Mehmet Ağa:

-Nice söylemezsin, bize anlattığı da buna memur olduğunu naklettim. Gizlenmesi ihanet olmaz mı? deyince, Ağa sırrının mührünü açıp anlattı.

-Bu gece rüyamda gördüm ki, eşiğinde oturduğumuz bu kapıyı hızlı hızlı çaldılar. "Ne haber var" diye ileri baktım, vardım; kapı, dışarısı görünecek fakat bir adam sığmayacak kadar az açılmış. Taşlık, ucu sarkıtılmış sarıklı nurani kimselerle dolu, elleri bayraklı ve silahlı mükemmel şahıslar. Kapının dibinde, elleri sancaklı dört nurani kimse durur. Kapıyı vuranın elinde Padişah' ın Aksancağı var. Bana dedi ki :

-Bilir misiniz niye gelmişiz? Ben de :

-Buyurun, dedim. Dedi ki :

-Bu gördüğün kimseler Resulullah (s.a.vTarihten ruyalar; Smile_old' ın ashabıdır. Bizi Hazret-i Resulullah Selim Han' a selam etti ve buyurdu ki : Kalkıp gelsin ki Haremeyn hizmeti ona buyruldu. Gördüğün dört kişiden, bu Ebu Bekr-i Sıddıyk, bu Ömerü'l Faruk, bu Osman-ı Zi'n-Nureyn' dir. Seninle konuşan ben ise, Ali bin Ebi Talib' im. Var, Selim Han' a söyle dedi ve nazarımdan galip oldular.

Ben dehşetle kendimden geçip tere batmış ve sabaha kadar baygın yatıp kalmışım. Oğlanlar, teheccüd zamanında mütad üzere kalkmadığımı hastalığa yormuşlar ve sabah namazı vakti geçeceği zaman gelip beni uyarmak için yapmışlar, görmüşler ki suya düşmüş gibi ıslak yatarım.

Elbise değiştirmek için yenilerini getirip o aralık, beni uyandırmışlar. Aklım başıma gelince, acele ile kalkıp namaza yetiştim. Ama tamamen sükunete eremedim. Ağa bunları anlatırken ağlıyordu.

Padişah' ın beni istediğini bildirdiler, derhal huzurlarına gittiğimde, o hizmeti sual etmeyip tekrar yeni rüyadan bahis açarak:

- Şu senin bu gece sabaha dek uyuyup bir vaka görmediğin bana tuhaf gelir. Hemen şöyle hayvan gibi yatıp uyudun mu?

Dedim ki:

-Padişahım, vakıayı bu Hasan kulunuz (Hasan Can) görmediyse bir Hasan kulunuz (Kapıağası Hasan Ağa) görmüş. Emriniz olursa arz edeyim.

Buyurdular ki :

-Söyle görelim... Ben de hadisenin tamamını naklettim. Ben anlattıkça mübarek çehreleri kızarmaya başladı ve vararak mübarek gözlerine yaş geldi. Bitirince buyurdular ki :

-Derd -mendin safa' yı meşrebi (Zavallının tıynetinde safiyet) varmış, sen onu bize methettikçe "Bir kimseyi ibadet eder görürsün hemen veli sanırsın" diye seni alaya alırdık, boşuna methetmezmişsin ... Ve devamla :

-Biz sana demez miyiz ki, biz bir tarafa memur olmadan (emir verilmeden) hareket etmemişizdir. Atalarımız vilayetden behre-mendler idi (velilikden nasip sahibiydiler) , kerametleri vardır. İçlerinde biz onlara benzemedik .. diyerek kendilerini küçük göstermeye çalıştılar.

Bu rüyadan sonra Arap Seferi hazırlıklarına başladılar...



Abraham Lincoln

Amerika eski Cumhurbaşkanlarından Abraham LİNKOLN, 14 Nisan 1865 yılının gecesinde şu rüyayı görmüştür.

"Beyazsaray'ın hizmetkarları telaşla, oradan oraya koşuşturuyorlar.Ve herkese Cumhurbaşkanlarının öldürüldüğü haberini veriyorlar.

Sabah olduğunda gördüğü rüyayı eşine ve yakınlarına anlatır.Tedirgin olmuştur.Bu sebeple o, günki kabine toplantısında bile bu rüyadan bahsetmek lüzumunu hisseder.Abraham LİNKOLN'ün yakınları bunu hayra yorar.Ve ömrünün uzayacağına delalet edeceğini söylerler.

Aynı günün akşamı Abraham LİNKOLN ve karısı, dostlarıyla birlikte tiyatroya gitmeye karar veririler.LİNKOLN'ün oturduğu locanın kapısı aralanır.Katil tabancasındaki bütün mermeleri LİNKOL'ün üzerine boşaltır.LİNKOL, oturduğu koltuğa cansız yığılır.

Böylece, rüyanın gelecekten haber veren işareti ile bir ülkenin devlet başkanı ölümle tanışır.Gördüğü rüyanın tesiriyle tedirgin olduğu günün akşamında, rüyası gerçekleşir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tarihten ruyalar;
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
R*A*D*Y*O***E*Y*L*U*L :: RadyoEyLuL Genel&Sohbet :: Ruya Tabirleri-
Buraya geçin: